
Muhteşem bir organizasyon ve bunun yanında sportif başarı…Verilen onca emeğin karşılığının alındığı, çabaların ödüllendirildiği bir turnuva oldu 2008 Avrupa Gençler Şampiyonası. Ancak ben yine şeytanın avukatı rolüne soyunarak bu turnuvadan bir takım dersler çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum.
Tüm tanıdıklarım bana Avrupa Gençler Şampiyonasıyla ilgili neden bir şeyler yazmadığımı sordular. Neden bir şeyler yazmadığımı kendimce sorguladım. İnanın turnuva sırasında Milli Takımımızın maçlarını çok farklı düşünceler ve duygular içerisinde izledim. Öncelikle hiç birimizin tahmin edemeyeceği Avrupa ikinciliği sarhoşluğunun geçmesini bekledim. Grubunda Almanya ve İngiltere’ye yenilen ve klasman maçları oynamayı bekleyen takımımız İngilizlerin tarihi hatasıyla bir anda kendini Dünya Gençler Şampiyonasında buldu. Bundan 2 sene önce oynanan 4. Avrupa Gençler Şampiyonası sonrası şu satırları yazmışım. "4. Avrupa Gençler Şampiyonası 28 Ağustos 4 Eylül 2006 tarihlerinde İstanbul da düzenlendi. Bu branşın gelecekteki yıldızlarının mücadele ettiği turnuvada Milli Takımımız hayal kırıklığı yaratarak 6. oldu. Bu turnuva tekerlekli sandalye basketbolu kulüpleri bu branşı bilen antrenörleri takımlarının başına getirmediği sürece, düzenli antrenman yapmadığı sürece, alt yapıya önem vermedikleri takdirde Milli Takımlarımızın başarılı olamayacağını, başarılı olursa da sadece geçici başarılar elde edeceğini gösterdi. Sadece Milli Takım kamplarında doğru ve gerçek antrenman yapan oyuncularla bu işe çok önem veren İspanya, İngiltere ve Almanya gibi ekol ülkelerle baş edemeyeceğimizi, hele hele Amerika, Avustralya ve Kanada'ya karşı hiç bir şansımızın olmadığı bilimsel bir gerçektir.”
Evet; şimdi aradan iki sene geçmiş ve takımımız Avrupa İkincisi apoletini takmıştır. Avrupa İkinciliği bizi kandırmamalı ve Türk ekolünün oluşturulması için gereken yapılmalıdır. 5 yıllık 10 yıllık planlar yapılmalı. Gerekirse şu anki kadroda yer alan gençler bir ilde toplanarak sürekli bir arada çalışmalıdır. Hollanda ve İtalya milli takımlarının antrenörleri yaptığım görüşmelerde, tüm genç milli takım oyuncuların bir şehirde toplanarak günde çift idman yaparak eğitim ve öğretim gördüklerini belirtmişlerdir. Milli takım ve kulüp takımlarında başarının anahtarı sürekli ve bir arada çalışmakta yatmaktadır. İşte bizlerde bu tarz bir uygulamaya gidebiliriz. Bu turnuvadan çıkarmamız gereken pek çok ders var. Ancak ben bir hakem olarak daha fazla detaya girmek istemiyorum. Bu Milli takımımızın staffının ve idarecilerinin işi. Ancak 2005 Dünya Gençler Şampiyonasından bu güne tekerlekli sandalye basketbolu seviyemizi yükseltecek gözle görülen olumlu bir gelişme göremiyorum. 2009 Dünya Şampiyonasında orada bir figüran olarak değil gerçek bir aktör olmak istiyorsak şu anki Genç Milli Takımımızın bu sene süperligde bir kulüp takımı gibi mücadele etmesi gibi çoğu kişiye ütopya gelecek bir teklifi dahi düşünmemiz gerektiğine inanıyorum. Belki de sesli düşünüyorum. Sizlerin farklı fikirleri varsa da bunları duymak istiyorum. Adana'daki turnuvada hepimizin kabul edeceği bir gerçek gençlerimizin henüz kolektif bir takım hüviyetini kazanmadığıdır. Yoksa takımımızın çok büyük bir potansiyeli var. Gelin bu sene genç oyuncularımızın kulüpleri bir fedakârlık yapsın ve Genç Milli Takımımız Dünya Şampiyonasında Türkiye'nin adını altın harflerle yazdırsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder